Karaburun
Karaburun Yarımadası tarihi Prehistorik dönemde başlar. Bulunan el yapımı taş baltalar, bazı araç ve el aletleri, çanak ve çömleklerin yapılan incelemelerinde, bunların MÖ 4000 (Kalkolitik Dönem) yıllarına ait oldukları saptanmıştır. Bu dönemde yerleşimin bugün bilinen bariz izleri, bu çağa ait yerleşim tahminlerini, Manastır, Çakmak Tepe, Mordoğan ve Ildırı ile sınırlı kalmaktadır. Asıl yerleşim, M.Ö. 12-11. yüzyıllarda, Anadolu' da Hitit uygarlığının sona ermesinin ardından Aka göçleri ve sonrasında "Aiolya" ve "Ionia" bölgelerinin kurulması ile daha bir belirginleşmektedir.
Bu kentlerden Erythrai'nin toprakları içinde, o dönemde "Mimas" olarak bilinen Karaburun Yarımadası da yer almaktadır. Erythrai zamanın en önemli ve zengin kentlerinden birisidir. Zenginliğinin yanında bu çağda Erythrai'nin ünlenme nedenlerinden birisi de, tanrıların sözcüsü olarak kabul edilen ve "Sibylline Kâhinleri" diye adlandırılan kişilerden en önemlilerinden birisinin burada yaşamış olmasıdır.
Karaburun, İzmir'in incilerinden, yapılaşmanın görülmediği, Türkiye'nin bilinmeyen gizli cennetlerinden biridir.
Karaburun denizle çevrili bir Ege kasabası olması nedeniyle hemen hemen her mevsim her çeşit balığın bulunduğu, nefis zeytin ve zeytinyağı ile ege mutfağının buluştuğu, hurma zeytini, enginarı turp otu, radika ve Ege'ye özgü otları ile yapılan salataları ile sağlıklı ve lezzetli tatlar sunmaktadır.